Topçam İzcilik ve Spor Kulübü

Topçam İzcilik ve Spor Kulübü Teknik İzcilik Bilgileri

Ortamlar

ORTAMLAR


Ilıman Ortamlar
Ilıman Ortamlarla İlgili Tavsiyeler
Çöl Ortamları
Dağ Çölleri

C:\Users\Yıldırım\Desktop\Narman 2.jpg
C:\Users\PC1\Desktop\Uçaktan tuz gölü 1.jpg
Kayalık Plato Çölleri

Kum Çölleri

İlgili resimŞekil 6.2a. Gobi Çölü
İlgili resim
Şekil 6. 2b. Sahra Çölü
Tuz Bataklıkları

C:\Users\Yıldırım\Desktop\_DSC0602.JPG
C:\Users\Yıldırım\Desktop\Tuz.jpg
Kırıklı Araziler
Savanalar (Çayırlar)

Tropik Ortamlar

C:\Users\Yıldırım\Desktop\DSC_0202.JPG
C:\Users\Yıldırım\Desktop\DSC_0171.JPG
Tropik Ortamlar İçin Öneriler
  • Yağmur ormanları sizi besin zincirinin bir parçası olarak gören Aslan, kaplan, timsah anakonda gibi yırtıcı yabani hayvanlarla doludur.
  • Yüksek nemden dolayı vücut zarar görebilir kısa kollu giysiler enfeksiyon kapmanıza neden olabilir. Bu nedenle kapalı giysiler giyilmelidir
  • Tropik ortamlarda daima yerden yüksekte uyunmalıdır.
  • Su kaynaktan alınsa bile bile kaynatmadan içilmemelidir.
  • Kuru odun bulmak zor olabilir. Bu nedenle karşılaştığınız kuru odunları toplayın ve güvenli bir yerde kuru tutun. Çünkü nemli bir yerde nemli odunları tutuşturmak çok zordur.
  • Navigasyon zor olabilir, çünkü nemli ortamlarda bazen sadece birkaç metre ileri görülebilir.
  • Ormandaki nehirleri takip ederseniz mutlaka küçük bir köye veya büyük bir yerleşim birimine varabilirsiniz. Ancak yağmur ormanlarında nehir takip etmek başlı başına bir yaşam mücadelesi gerektirir.
Dağ Ortamları

C:\Users\Yıldırım\Desktop\DSC_1792.jpg
C:\Users\Yıldırım\Desktop\DSC_1704.jpg
Dağ Ortamları İçin Öneriler
  • Hem doğaya hem de yanınızdan bulunanlara saygı gösterin. Çünkü yapılacak bir hatadan sonra en zor arama-kurtarma çalışmaları dağlarda olur.
  • Gruptan ayrılmamaya çalışın. Dağlarda en küçük bir hata ciddi zorunlar yaratabilir.
  • Mutlaka bir Acil Eylem Planınız olsun
  • Mutlaka bildiğiniz bir yol veya rotayı izleyin
  • Soğukta giyinme kurallarını uygulayın. Yürürken hafif, mola sırasında kalın giysiler giyin.
  • Vücuttaki ısının yaklaşık % 70 kadarı kafadan kaybolur. Bu nedenle mutlaka şapka takın.
  • Eldiven cebinizde bulunması gereken önemli bir malzemedir.
  • Eldivenleri giysinize bağlarsanız düşse de kaybolmaz. Dağda eldivensiz olmak ciddi sorunlar çıkarabilir.
  • El feneriniz her zaman kolay ulaşabileceğiniz bir yerde olmalıdır
  • Dağlık ortamlarda hava tahmini yapmayı öğrenin
  • Çığ uyarılarını kontrol edin ve bir çığ telsizi bulundurun.
Soğuk Ortamlar

Tundra ve Tayga

Donma Riskini Azaltmak

Soğuk Ortamlar İçin Öneriler
  • Soğuk ortamlarda başlıca tehditlerin başında hipotermi gelir. Soğuk ortamlara gidecek olanlar mutlaka fiziksel, zihinsel ve malzeme olarak hazırlanmış olmalıdır.
  • Geniş giysiler giyin, aşırı ısınmayı önleyin ve giysilerinizin kuru ve temiz kalmasını sağlayın.
  • Ellerinizi üşüdüğü zaman nefesinizle ısıtmayın. Daha çok ıslatarak daha çok üşümesine neden olursunuz. Üşüyen elleri koltuk altına koymak en iyi ısıtma yöntemidir.
  • Soğu ortamlarda bulunduğunuzda yüz, parmaklar, eller ve kulaklarınızı düzenli olarak kontrol edin.
  • Soğuk rüzgâr her zaman tehlikelidir. Bu nedenle hayatta kalmak istiyorsanız soğuk rüzgârlardan korunmak zorundasınız.
  • Soğuktan korunmak için yaptığınız barınağın iyi havalandırıldığından emin olun ve havalandırma deliklerini temiz tutun ve özellikle kar düştüğünde barınağın etrafını düzenli olarak kontrol edin.
  • Eğer tüm gece ateş yakmanız gerekiyorsa biriktirdiğiniz odun miktarını en az üç katına çıkarın. Gecenin ilerleyen saatlerinde barınaktan veya bulunduğunuz yerden dışarı çıkarak odun toplamanız hem zor hem de tehlikeli olur.
Dünyanın En Soğuk Yerleşim Bölgesi

oymyakon
y5

Su Ortamları

Okyanus ve Deniz Ortamları

Tavsiyeler
  • Denizde sağlam bir donanım uzun süre direnmenize yardımcı olabilir
  • Diğer ortamlar hayatta kalmanız için size birçok destek verebilirler. Ancak deniz ortamlarında böyle bir destek almak zor hatta imkânsızdır.
  • Yanınızda daima kişisel konum belirleyici bulundurun. .
  • Tuzlu deniz suyunu içme suyuna çevirecek bilgilere sahip olmanız hayat kurtarabilir
  • Daima önceden hazırlanmış bir acil yardım çantası hep başucunuzda bulunsun.
  • Denizde ilk yardım kiti, acil durum ışığı, güneş enerjisi, balık tutma setinin olması yaşamınızı kurtarır. .
  • Kurtarılma olasılığınız düşükse, suyunuzu kendinizin temin edecek bilgilere sahip olmanız yaşamınızı kurtaracaktır.
  • Ne yapıp edip kendinizi (güneş, rüzgâr, soğuk, ısı ve tuzdan) koruyun. Tedavi tabii ki işe yarayabilir. Ancak en sağlıklı korunma önlem alarak yapılan korunmadır.
  • Özellikle sert koşullarda deniz, diğer çevreye göre daha tehlikelidir ve yaşama direncini kırabilir.
  • Deniz tutması kelimenin tam anlamıyla ciddi bir sorundur. Kusma, sıvı kaybı, enerji kaybı ve motivasyon kaybı arka arkaya görülebilir. Acil bir durumda gemiyi terk etmek zorunda kalırsanız ilk olarak deniz tutmasına karşı alacağınız ilaçları hemen alın.
  • Dere veya göl kenarına kamp kurmayın. Bir anda kendinizi bir selin içinde bulabilirsiniz.
Akarsu ve Göl Ortamları
Doğada zorlu koşullara yaşam mücadelesi verenler farklı coğrafyalarda ve iklim koşullarında bulunabilirler. Bu ortamların her biri farklı yaşam mücadelesi teknikleri gerektirir. Bu nedenle doğaya açılan insanların her türlü iklim koşullarında başlarına bir şey geldiğinde nasıl davranacaklarını bilmeleri gereklidir. Bu koşullarda yaşama şansını artıracak teknikleri öğrendikten sonra uygulamak için ise bu tür iklim koşullarını ve ortamları da çok iyi bilmek gerekir.
Herhangi bir yere gitmeden yapacağınız küçük araştırmalar dahi etkinliğinizin sorunsuz geçmesine neden olabilir. Örneğin temmuz ayında Türkiye sıcaktan kavrulurken İzlanda ve ye Norveç’e yapacağınız seyahatte yazlık giysiler alırsanız daha ilk günden hasta olursunuz. Çünkü Temmuz ayında güneş olsa bile bu ülkelerde mont, bere ve eldivensiz sokağa çıkılmaz. Etkinliğiniz bir de vahşi doğada ise yaşamınızın tehlikeye gireceği aşikârdır. Çevreyi tanıma konusunda bu örnek aklınızın ucunda asla çıkmamalıdır. Gittiğiniz ortam nasıl olursa olsun bulutlara bakarak hava durumunu tahmin etmeniz bile büyük bir kazançtır.
Bulunduğunuz ortam ne olursa olsun zor koşullarda hayatta kalmanın dört temel ilkesi asla aklınızdan çıkmamalı ve etkinliğinizi bu dört ana ilke etrafında planlamalısınız. Koruma, su, lokasyon ve yiyecek.
Korunma: Yaşamınızı kurtarmak için sürekli aktif durumda kalmalısınız. Etkinliğiniz sırasında başınıza gelebilecek zor durumlara karşı önceden tedbir almak yaşama şansınız artırır. Hiç olmadık bir zamanda fiziksel yaralanma, zehirlenme, mahsur kalma veya kaybolma gibi bir problemle karşı karşıya kalabilirsiniz. Özellikle 2. Bölümde sözü edilen zihinsel problemlere karşı kendinizi hazır tutmalısınız. Eğer hazır değilseniz korku, suçluluk duygusu, umutsuzluk ve depresyon ciddi sorunlara yol açabilir. Bunlardan kurtulmanın en iyi yolu ise sorunları kabul edip üstüne gitmektir. Eğer bu dört duygu ile baş edebilirseniz hem vahşi yaşama karşı fiziksel olarak daha iyi korunabilir hem de bulunduğunuz durumu normalleştirerek kendiniz güvende bile hissedebilirsiniz.
Su: Bulunulan ortam ne olursa olsun su yaşamanız için en önemli elementtir. Su olmadan belki birkaç gün hayatta kalabilirsiniz. Ancak susuz geçen her gün vücudunuzun daha da halsiz düşmesine neden olabilir. Normal bir durumda ilk 24 saat içinde basit zihinsel ve fiziksel görevleri yerine getiremeyebilirsiniz. Hafif bir yaralanma durumunda hava da çok sıcaksa ve ağır bir yük taşıyorsanız su olmadan sağ kalma süresi birkaç saate kadar düşebilir. Bu durumda kaldığınızda nasıl su bulacağınızı bilmezseniz yaşama şansınız azalır.
Konumunuz: Bulunduğunuz yerin bilinmesi hayatta kalma ve kurtarılma şansınızı artırır. Bu nedenle konum çok önemlidir. Herhangi bir kurtarılma durumunda insanlar gitmek veya kalmak arasında tereddüt ederler. “Kalıp kurtarılmayı mı beklemeliyim yoksa giderek bir yerleşim yerine mi ulaşmalıyım?” ikilemi zor durumda kalanların en büyük problemdir. Ancak nasıl karar verirseniz verin, mutlaka bulunduğunuz yeri bilmeniz ve gerektiğinde bu yeri kurtarıcılarla paylaşmanız şarttır. Bunun için ise elinizde GPS gibi teknolojik cihazların bulunması lazımdır.
Yiyecek: Su kadar olmasa bile yiyecek de yaşamak konusunda çok önemlidir. Çok basit bir ifade ile “beslemenizseniz ölürsünüz”. Ancak bu süre susuz kalmada olduğu gibi kısa değildir. Bir insan harcadığı efora göre yiyecek yemeden 5- 7 gün arasında yaşayabilir. Bazen bu süre daha da uzayabilir bazen de kısalabilir.
Modern yaşamda teknolojiye o kadar güveniyoruz ki o olmadan kendimizi bir hiçmişiz gibi hissediyoruz. Musluğu çevirdiğimizde suyun akmasına, elbisemiz yıprandığında hemen yenisinin alınmasına, marketlerden hazır yiyecekler, fırınlardan ekmek almaya o kadar alışmışız ki bu modern yaşamdan uzaklaşınca kendimizi sudan çıkmış balık gibi hissediyoruz. Çünkü doğada her ortamın farklı kuralı vardır ve bu kurallar modern yaşamda yoktur. Şimdi bu ortamlar ve zorluklarını tek tek inceleyelim.
Bu ortamlar mevsimsel iklim değişikliklerinin görüldüğü bölgelerdir. Yazın çok sıcak, kışın çok soğuk ve yıl boyunca da bol yağış alabilen bölgelerdir. Çok geniş bir peyzaj özelliğine sahiptir. Bunlar yemyeşil ormanlardan çöllere, bataklık çayırlardan dağların karlı zirvelerine kadar uzanır. Ilıman bölgelerde nüfus yoğunluğu fazladır. Bu nedenle buralarda etkinlik yapanlar kendilerini daha da güvende hissedebilirler. Ancak bir yerleşim bölgesine sadece birkaç kilometre uzaklıkta bile hiç ummadığınız bir anda yaşamınız için mücadele edecek duruma gelebilirsiniz. Önemli olan yerleşim yerinin uzak ya da yakın olması değil haber ulaştırılıp ulaştırılamamasıdır.
Mevsimsel özelliklerinden dolayı ılıman bölgeler çok farklı çevresel koşulları bir arada barındırabilirler. Ilıman bölgelerin en karakteristik özelliği kış boyunca yapraklarını dökmeyen iğne yapraklı ağaçlar ile yaprakları dökülen birçok ağaç türünün bir arada bulunduğu ormanlardır. İçlerinde yaylaları ve yüksek dağları barındıran ormanlar ılıman bölgelerin ekosistemlerini barındıran önemli alanlardır.
Ilıman ortamları hafife almayın. Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu ılıman bölgelerde yaşamaktadır. Ancak bu durum bu noktaları hafife alacağınız anlamına gelmemelidir. Ilıman ortamlarda hava çok çabuk değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle mutlaka etkinlik öncesinde güvenilir hava raporlarını edinmek önemlidir. Yerel hava durumunu öğrenmek için en güzel yöntem küçük bir radyo veya akıllı telefon kullanmaktır. Bu yöntem çok işe yarayabilir. Mutlaka bir Acil Yardım Formu hazırlayarak ilgili makamlara vermek etkinliği daha güvenli bir hale getirebilir.
Etkinliğiniz sırasında yolunuzu değiştirme olasılığını hesaba katın. Çünkü bu tür ortamlarda hava durumları stabil değildir ve sık sık değişebilir. Bu durumda giysileriniz de buna göre olmalıdır. Yani mevsim ne olursa olsun her koşula uyabilecek giysiler çantanızın bir köşesinde olmalıdır. Her etkinliğinizde yanınızda bir yaşam kiti bulunmalıdır. Elinizde bir harita, pusula ve GPS olmadan etkinlik yapmayın.
İklimin ılıman olmasının birçok avantajı olduğu kadar dezavantajı da vardır. Ilıman iklimlerde beslenmek için doğada birçok bitki bulunabilir. Ayrıca bu tür iklimlerde su bulmak da kolaydır. Aynı şekilde zor durumda kalındığında basit barınak inşa etmek için bol miktarda ağaç veya bitki bulmak kolaydır. Ancak tüm bu avantajlarına rağmen başı belada olan biri için birçok tehlike de barındırır. Su bulmak kolay olduğu halde ıslandığınızda donma tehlikesi de su yüzünden ortaya çıkar.
Ilıman bölgelerde bitki ve hayvanların bol miktarda bulunması hem değerli bir gıda kaynağıdır hem de potansiyel bir tehlike. Bazı bitkilerin çekirdekleri, sapları, yaprakları veya yemişleri yenebilir. Ancak yenilebilecek bitkileri iyi tanımıyorsak zehirlenme tehlikesi de her an kapımızdadır. Ayrıca yılan, akrep ve örümcek sokması riski vardır. Ayı, kurt diğer hayvanlar da nadir de olsa saldırabilirler.
Çöl ortamları hareketi kısıtlayan ve insan yaşamını zorlaştıran birçok etkene sahiptir. Susuzluk, zeminin kum olması yüzünden yürümenin zor olması, gündüzleri çok sıcak geceleri soğuk olması, saklanacak ve barınacak oyuk veya mağara türünden yapıların eksikliği, doğada bulunan bazı besin maddelerinin azlığı veya hiç olmayışı, su kaynaklarının ve gölgelik alanların kıtlığı ve bitki örtüsünün azlığı çöl ortamlarında mücadeleyi zorlaştırmaktadır.
Çöl ortamları, aşırı sıcaklık ve aşırı su azlığı yüzünden insanların yaşamına büyük darbeler vurabilecek zor koşullara sahip ortamlardır. Tüm çöl alanları kurak ve sıcaktır. Dünyadaki en sıcak yerler genelde çöl ortamlarıdır. Kumların arasından güneşin batışı veya develerin kumlar üzerindeki görüntüleri veya bir gölün etrafında birkaç ağacın bulunduğu vahalar çöllerin genellikle romantik görüntüleridir. Ancak gerçeklerin bu görüntülerle ilgisi yoktur.
Çöl ortamları Kutup bölgelerindeki soğuk çöllerden dağlık alanlara, geniş savanalardan mevsimlik dere yataklarına kadar çok geniş bir yayılım gösterir. Ortalama yağış miktarı 10 mm den azdır. Çöller bu kadar sıcak olmalarına karşın geceleri de soğuk olduğu için hipotermi sorunu da yaşanabilecek yerlerdir. Bazen ani yağan sağanak yağmurlar nedeniyle bu alanlarda sel riski de olabilir. Çöl ortamında hayatta kalabilmek için zor koşullarda yaşam tekniklerini çok iyi bilmek gerekir. Aksi takdirde ölüm kısa bir sürede kaçınılmaz olabilir.
Çöl ortamlarında yaşamınızı kurtarmak için karşılaşacağınız zor koşullara vereceğiniz tepki, bildiğiniz teknikleri uygulamakla doğrudan ilintilidir. Çölde kaldığınızda size düşman olacak çok şey vardır. Bunlar sırasıyla; Düşük yağış, yoğun güneş ışığı, geniş sıcaklık aralığı, bitki örtüsünün azlığı, kum fırtınaları, malzemelerinizin kuma sürtünme ile hızla yıpranması ve zehirli hayvanlar gibi faktörlerdir.
Düşük Yağış: Düşük yağış oranı çöldeki su kaynaklarını tükenmesine neden olan önemli bir meteorolojik etkendir. Çöl ortamına adapte olmuş canlıların dışında hiçbir canlı yüksek çök sıcaklarında su olmadan hayatta kalamaz. Çöl ortamlarında nasıl su elde edileceği ilerideki bölümlerde anlatılacaktır.
Yoğun Güneş Işığı: Çöl ortamlarının en karakteristik hava durumu yoğun bir güneş ışığı ve çok sıcak havalardır. Çöllerde ısı 50-60 0C ye kadar yükselebilir. Çölde ısı sadece güneşten doğrudan gelen ısı değildir. Kumdan ve kayalardan yansıyan ısı çöl ortamının sıcaklığını daha da artırmaktadır.
Kum ve kayalar ışığı çekerek ortam sıcaklığını daha da artırabilirler. Ortam sıcaklığı ortalama 40 oC iken kumun sıcaklığı 60 oC’ye kadar çıkabilir. Bu da çölde zor durumda kalanlar için başka bir zorluk çıkarır. Çünkü kumla doğrudan temas söz konusudur. Yoğun güneş ışığı ve kumla temas su gereksinimini artırır. Su alamayan vücut, sürekli su da kaybettiği için sorun yaşanmaya başlanır. Bu nedenle çöl ortamlarında gündüz bir barınak yaparak dinlenip gece hareket etmek büyük fayda sağlar. Ayrıca yoğun ısıya maruz kalan ekipmanların arızalanması insanları çok zor durumda bırakabilir.
Geniş Sıcaklık Aralığı: Çöl ortamlarında ve kurak bölgelerde gün ve gece arasında büyük sıcaklık farkları olabilir. Gün boyunca 60oC civarında seyreden sıcaklık gece 5-10oC'lere kadar düşebilir. Bu ısı dondurmaz ama yaklaşık 50 oC’lik bu fark gece üşümenize neden olur. Eğer gece gündüz dinlenip gece seyahat edecekseniz soğuktan koruyacak giysiler de almanız gereklidir.
Bitki Örtüsünün Azlığı: Çöl ortamlarında bitki örtüsü ya hiç yoktur ya da çok seyrektir. Bazen de bazı bölgelerde yoğunlaşır. Bitki örtüsünün azlığı barınak yapmakta sorun yaratabilir.
Sürtünme: Çöl ortamlarında yüzeyde tuz, jips ve bor gibi mineraller aşındırıcı etkiye sahiptir. Kumla temas halinde olan ayakkabı ve giysiler bu aşındırıcı etkiyle aşınmaya başlar. Ayrıca bu minerallerin egemen olduğu alanlardaki sular da acıdır. Bu alanlarda bitki de yetişmez. Çöl ortamlarında bu minerallerin bulunduğu alanlar en riskli alanlardır.
Kum fırtınaları: Çöllerde en çok görülen doğa olaylarıdır. Güçlü hava akımları büyük kum fırtınalarının meydana gelmesine olur. Bu çöl fırtınaları bazen saatte 130 kilometreye kadar çıkabilir. Radyo dâhil tüm teknolojik malzemeler hızla bozulabilir ve hareket kabiliyetiniz sıfıra düşebilir. Kum fırtınalarından nasıl korunacağınız ilerdeki bölümlerde anlatılacaktır.
Zehirli Hayvanlar: Çöl ortamlarında su probleminden bile daha önemli bir konu da zehirli hayvanlardır. Sıcak ortamları seven akrepler ve zehirli yılanlar çölde etkinlik düzenleyenler için ciddi bir riski olabilir. Bu nedenle çöle gideceklerin yılan ısırığına karşı tedbirli olmaları gerekir..
Serap: Serap uzun süre çölde yürüyenlerin en büyük sorunlarından biridir. Uzun süre çölde yürüyenlerin başına geldiği sanılsa da aslında bir çeşit ışık oyunundan başka bir şey değildir. Yüzeyden yükselen sıcak hava ile ışığın kırılmasından kaynaklanır. Çöllerin sahilden 10 -12 kilometre uzaklıktaki bölümlerinde görülür. Çöl ortamlarını altı temel kısımda inceleyebiliriz
Yüksek dağlık alanlarla sınırlı havzalardır. Bu alanlar çorak tepelerin veya dağların kuru kalmış, ancak ani yağmurlarla su alan ve bu suyu bile kısa sürede tüketen alanlardır. Bu alanlar dağ çölleri olarak da isimlendirilebilir ve deniz seviyesinden kademeli veya ani bir şekilde yükselebilir. Bu alanlarda çok nadir yağış görülür. Ancak yağmurlar çok şiddetlidir ve güçlü seller oluştururlar.
Bu sel suları derin kanalları ve vadileri aşındırarak havzaların kenarlarına kum ve çakıl biriktirirler. Erzurum’un Narman ilçesindeki kırmızı peri bacalarının bulunduğu bölge buna güzel bir örnektir. Yaklaşık 3 milyon yıl önce bölgedeki akarsuların dağlardan getirerek biriktirdiği tortullar kurak dönemlerde yer yer tuzlu gölerin de işgaline uğramış, kuraklık iyice artınca da ani yağan yağmurlar ve rüzgâr araçlığıyla aşındırılmışlardır (Şekil 6.1.a)
Havzada biriken su kısa sürede buharlaşır ve tüm alan bitki su ve bitki örtüsünden mahrum kalır (Şekil 6.1a). Eğer havzaya giren su buharlamadan fazla olursa bu havzalarda İç Anadolu’daki gibi tuz gölü veya ölü deniz gibi tuzlu su gölleri gelişebilir (Şekil 6.1b).
Şekil 6.1a. Narman (Erzurum)Şekil 6.1b. Tuz gölü (Fotoğraflar Y.Güngör)
Kayalık plato çölleri, yüzeyde katı veya kırıklı kayaçların egemen olduğu geniş düz alanlardır. Plato çölleri bazen çok derin ve dik duvarlara sahip kanyonlarla başlar. Kurak dönemlerde yağan ani yağmurlar bu kanyonlardan oluk oluk su boşalmasına yardımcı olur. Geniş düzlük alanlara sahip olan plato çöllerine en güzel örnek Golan tepeleridir. Bu tür alanlarda yer yer bitki örtüsü gelişebilir.
Kum çölleri kum veya çakılla kaplı geniş ve düz alanlardır. Düz kelimesini kullanırken dikkatli olmak gerekir. Çünkü bazı noktalarda 300 metre yüksekliğe ve yaklaşık 20 kilometre uzunluğa sahip kum tepeleri de bu alanların içinde yer alır. Yaşam koşulları için en zor alanlarına başında gelir. Bu tür arazide hareket etmek; kumulun eğimine, yüksekliğine ve dokusuna bağlıdır. Moğolistan ve Çin sınırlarında yer alan Gobi çölü ile Afrika’daki Kalahari ve Sahra çölleri kum çöllerinin en iyi örnekleridir. (Şekil 6.2 a ve b)
Kum çölleri az yağış alan, yağış olduğunda sele dönüşen, yağmur bittiğinde ise hızla buharlaşma olan yerlerdir. Bu noktalarda yüksek gündüz sıcaklıklarından dolayı buharlaşma çok fazladır. Bu nedenle kum çölleri genellikle sıcak ve kurudur. Bazen ani ve sert yağmurlar yağabilir. Bu yağmurlar hızlı bir şekilde hem çöl ortamının topoğrafik görüntüsünü değiştirir hem de aşırı sıcaklıktan dolayı meydana gelen buharlaşma ile ortamı terk eder. Yeni bir yağmurun yağması ise aylar veya yıllar alabilir. Kum çöllerini yüksek rakımlarında ise dondurucu soğuklar görülebilir.
Bazen kısır bir bitki örtüsü ile kaplıdırlar ancak bu bitkiler sadece bu tuzlu ortama uygun bitkilerdir. Bu nedenle sadece ekosistem gereği orada bulunurlar. Yöreye bir yararları olmaz. Bu tür alanlar sadece kendine özgü bir bitki örtüsü içeren düz ve ıssız alanlardır. Tabanları geçirimsiz olduğu için bazen yağmur suları birikse de kısa sürede buharlaşırlar. Daha çok alkali tuzlar ve su tuz tuzları birikir. Yüzeyde kalan su çok tuzludur ve içilmez. Tuzlu suyun üzerinde yer yer 2.5 ile 30 santimetre arasında bir kabuk oluşabilir. Çok kurak alanlarda bu tuz bataklıkları bazen yüzlerce kilometrekareyi bile kaplayabilirler (Şekil 6.3.a ve b).

Şekil 6.3: a, b. Tuz gölü civarında bir tuz bataklığı (Fotoğraflar Y.Güngör)

Kurak alanların en karakteristik özeliklerinden biri kırık veya oldukça parçalanmış arazileri de içermeleridir: Bu arazilerde gözlenen vadiler sadece birkaç metre genişliğinde ve derinliğinde olabileceği gibi birkaç yüz metre genişlik ve derinlikte de olabilir. Çölü yağışlar veya tektonik hareketler sonucunda yarmış olan bu alanlar önemli bir ekosistemi de barındırır. Buralar da diğer alanlar gibi susuzdur. Ancak yağan yağmurlarla gelen sular kısa sürede buharlaşsa bile derine sızan sular kumların altında korunabilir. Bu nedenle bu tür alanlarda su bulmak daha kolaydır.
Tropikal bölgelerde savana olarak bilinen çayırlar genellikle çöl bölgelerini sınırlar ve yılın çoğunda benzer şekilde kuru bir iklim yaşar. Savanaların diğer çöl ortamlarından farkı çok kurak dönemler görülmesine rağmen yılın belli günlerinde yağan yağmurlar nedeniyle belli bir miktarda bitki örtüsü barındırmasıdır. Ağaçlar, çalılar ve yağmur yağdığında hızla büyüyebilen ve kurak dönemlerde yok olan çayır ve çimenler bu ortamların karakteristik özellikleridir. Buralarda yırtıcılar dahil olmak üzere geniş bir fauna popülasyonu vardır. Savanalarda kuraklık dönemlerinde önemli orman yangınları çıkabilir.
Bu ortamlar yemyeşil ormanların bulunduğu, müthiş bir biyolojik çeşitliliğe sahip her türlü bitkinin boy gösterdiği, yerel iklim koşullarına bağlı olarak farklı özelliklerin ortaya çıktığı ortamlardır. Yağmur ormanları tropikal ormanların ana gövdesini oluşturur. Yağmur ormanları birçok besin kaynağını sahip olduğu kadar bilinmeyen birçok tehlikeyi de barındırmaktadır. Ancak farklı birkaç alan da tropikal ortamların içine dâhil edilebilir. Bu nedenle tropik ortamlarda yeterince hazır olunmaması büyük hüsranlarla sonuçlanabilir. Çünkü tropikal ortamlarda yardım istenmesi de yardımın gelmesi de diğer ortamlara göre biraz daha zordur.
Tropikal ormanların zeminlerinde otlar nadirdir. Özellikle Mangrov ormanlarında ağaç kökleri birer diken gibi tüm zemini kaplar. Bu bazen yürümeyi bile çok zorlaştırır (Şekil 6.4.a,b). Kurak geçen mevsimlerde yapraklar dökülür. Biraz yağış olduğunda ise bu yapraklar zeminin üzerinde kaygan otsu bir tabaka oluştururlar. Tropikal ormanların en önemli özelliği olan bataklıklar, insanlar için en tehlikeli oluşumlardır. Tatlı su bataklıkları ormanın içlerinde bulunur. Kamışlar, otlar ve bazen bunların meydana getirdiği ada kitlelerinden ibarettirler. Tuzlu su bataklıkları ise daha çok mangrov ormanları içinde sahile yakın noktalarda yer alır. Bu nedenle özelikle mangrov ormanlarının bulunduğu alanlarda tekneyle etkinlik yapılması önerilir. Her iki bataklık tipi de büyük tehlikeleri barındırırlar.

Şekil 6.4. a - b: Endonezya Mangrov ormanları (Fotoğraflar Y.Güngör)
Tropikal yağmur ormanlarında, yıl boyunca sabit sıcaklıklar ve bol yağışlar görülür. Mevsimsel yağmur ormanları ıslak ve kuru dönemlerde meydana gelir. Yağmur ormanları yüksek dağların eteklerini de kaplayabilirler. Yağmur ormanları doğal kaynak açışından çok zengindir. Isı ve nem bitkilerin büyük be bol olmasını sağlar. Zehirli hayvan türleri de bol miktarda görülebilir. Yağmur ormanlarındaki en büyük tehlikelerde biri kaybolmaktır. Bu tür kaybolmalarda kurtarma ekipleri çok zor anlar yaşayabilir bazen kayıp kişi bulunamayabilir de.
Yağmur ormanları bir keşfi için çok fazla tehlike içerir ve bu tehlikelerin fark edilmesi de çok kolay değildir. Bir yağmur ormanı yaşamınızı riske atacak birçok tehlikeyi barındırır. Bu nedenle yağmur ormanlarında etkinlik yapacaksanız aşağıdaki tavsiyeleri unutmayın.
Dağ ortamları, hayatta kalmanın en zor olduğu alanlardan biridir. Bölgelerin en zorlu yerlerinden biridir. Yüksekliği 500- 600 metre olan tepelerden 8000 metrenin üzerindeki yüksek dağlara kadar her yüksek alan ciddi yaşamsal risk taşıyabilir. Düşük sıcaklıklar, kötü hava koşulları, zorlu kayalık alanlar, karla kaplı yamaçlar, belli yüksekliklere kadar yükselen ormanlar, kulakları sağır edercesine müthiş ve ürkütücü bir güçle akan dereler, buzullar ve yüksek kaya duvarlarıyla çevrili derin vadiler; donmadan düşmeye, kaybolmadan mahsur kalmaya kadar birçok tehlikeyi barındırır.
Dağlarda hayatta kalmak için tıpkı çöllerde olduğu gibi bir takım özel tekniklerin öğrenilmesi ve uygulanmış olması gerekir. Örneğin ani bastıran bir fırtınada çadırı patlayan bir dağcı veya kayak yaparken kaybolan bir kayakçının yaşamı hızlı bir şekilde bir kar mağarası yapmayı bilmiyorsa tehlikeye girebilir.
Dağlara ilgisi sadece dağ manzarası izlemek olanlar, bazı insanların neden dağa gittiklerini merak ederler.
"Dağ mı görmek istiyorsunuz? Oturun evinizde televizyonun başında ve en güzel dağ fotoğrafları veya belgesellerini izleyin. “O soğuk ve yüksek yerlere giderek yaşamınızı riske atmaya ne gerek var "
Bu soruyu soranlar o belgeselleri yapmak veya o güzel fotoğrafları çekmek için birilerinin dağlara giderek yaşamlarını riske attıklarını hiç düşünmezler. İnsanoğlu var olduğundan beri dağlara ilgi göstermiştir ve göstermeye de davam edecektir.
Çünkü dağlar insanoğlunun varoluşundan itibaren insan hayatında çok önemli bir yer kaplamıştır. Gün olmuş; sığınak olmuş, bağrına basmış korumuş, gün olmuş engel olarak çıkmış karşımıza dağlar. İnsan yerleşik hayata geçince dağları tek etmemiş. Dağların arasında kalan yüksek düzlükleri yayla olarak kullanmış. Dağların en güzel bitkilerinden beslenen hayvanlar en sağlıklı yiyecekleri üretmişler. Dağların eteklerine yerleşmiş insanlar terk etmemişler dağları tam olarak. Bu durum çok yakın zamanlara kadar devam etmiştir. Yani dağlarla insanlar neredeyse ayrılma ikili olmuşlar. Şimdi de öyle değil midir? En güzel ve lezzetli organik hayvansal ürünleri dağların bağrında saklanmış yaylalarda üretmiyor muyuz?
Dağlara gidenler sadece dağcılık amacıyla gitmezler. Yaylaya çıkanlar, pikniğe gidenler ve doğa yürüyüşü amaçlı dağlarda olanlar sorun yaşayacak kitlelerin başında gelir. Dağcılar dağda sorun yaşayacak insanların en son sırasında gelir. Çünkü dağcılar dağda zor koşullarda nasıl davranacaklarına yönelik eğitim alırlar. Zaman içinde ise yılar geçtikçe olgunlaşırlar ve deneyim kazanırlar. Bu olgunlaşma ve deneyim becerilerinin artmasına da neden olur ve zor durumda kaldığında ne yapması gerektiğini bilir.
Oysa dağ dağa sadece kısa süreliğine giden ve zorlu dağ koşullarıyla baş etmesini bilmeyen insanlar, dağda başlarına bir şey geldiği zaman ne yapacaklarını da bilemezler. Çünkü dağ ortamı onlara ve onların yaşam biçimlerine tamamen terstir. Cep telefonu çekmez, yakında bir yerleşim yeri yoktur, giyecek ve yiyecekleri anlık alındığı için az veya yetersizdir. Bu durumda olan insanlar, vasat bir dağcının başına geldiğinde kolayca alt edebileceği bir sorunla karşılaştıklarında ne yapacaklarını bilemezler. Bu durumda panik başlar. Paniğin başlaması ise o insanın bilmediği bir ortamda yaşamının tehlikeye girmesi anlamına gelir. Çünkü ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilemezler. Dağda başımıza bir şey geldiğinde nasıl davranmamız gerektiği ilerideki bölümlerde anlatılacaktır.
Dağlık alanlar rakımlarına göre farklı ekosistemlere sahiptirler. Bu farklılık bazen yararlı olabileceği gibi bazen de zararlı olabilir. Bu nedenle hayatta kalmak için vereceğiniz mücadele de dağın rakımına göre farklılık gösterebilir. Dağlık alanlar yaklaşık1800-1900 metreye kadar ormanlarla kaplı olabilir. Bu orman ekosistemi bu tür ortamlara yabancı biri için ciddi tehlikeler barındırır. Aynı zamanda da farklı türden yiyecekler ve meyveler nedeniyle de yaşam mücadelesi veren insanlara yardım eder. Ormanlarda barınak yapmak daha kolaydır çünkü ağaç boldur. Ateş yakmak için odun boldur. Su bulmak daha kolaydır Yukarı çıkılmaya başlandığında ağaçtan barınaklar yerlerini mağaralara bırakmaya başlarlar. Aynı zamanda ağaçsız alanlarda yiyecek bulmak daha da zorlaşmaya başlar.
Yükseklik arttıkça hem yiyecek azalır hem de karlı ve buzlu bölgeler ortaya çıkar. Mevsim ne olursa olsun yazın ortasında bile yüksek dağlık alanlarda oldukça önemli miktarda karlı ve buzlu alan gözlenmeye başlar (Şekil 6.5 a ve b )

Şekil 6.5. a,b: Kaçkar Dağları Dağ Ekosistemi
Daha yüksek irtifalarda bitki örtüsü yetersizdir, bu nedenle barınak ve yiyecek için daha az seçenek vardır, ancak derelerden veya karlardan gelen su kullanılabilir. Karla kaplı yamaçlarda mahsur kalma riski olabilir. Yüksek dağlık alanlarda en önemli sorunlardan biri soğukta yaralanmalardır. Soğukta yaralanmalar en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Çünkü düzgün bir barınak bulamayan yaralı biri soğuk havada ciddi sorunlar yaşayabilir.
Tüm diğer riskler tabi ki önemlidir ancak yüksek rakımlarda hayatta kalmak için yapılacak şey çok iyi beslenmek ve çok sıvı almaktır. Eğer vücudumuzu soğuğa karşı dirençli tutamazsak hipotermiye yakalanma olasılığımız artar. Dağlarda hava durumuna göre hareket etmek yaşamımız için çok önemlidir. Buna benzer birçok tehlike dağlarda saklanmış hazır bekliyor. Bu tehlikelere karşı nasıl koruncağımız ilerdeki bölümlerde anlatılacaktır.
Yüksek irtifada ve daha düşük oksijen seviyesi yaşamı zorlaştırır. Aktif olan vücut daha çok oksijen tüketir. Bu nedenle başta soğuk olmak üzere birçok etken sorun yaşatmaya başlar. Bu sorunlarla baş etmek iyi malzeme ve iyi beslenme ile olur. Bunların eksik olması yaşamsal risk yaratabilir.
Soğuk ortamlar kutuplardan başlayarak soğuk iklimlere kadar uzanan büyük bir alanı kaplar. Kutuplar doğal olarak en soğuk yerlerdir ve ekvatordan en uzak yerlerde bulunurlar. Soğuk ortamlarda kalan insanlar eğer yeterli tedbirleri almamışlarsa ölümle burun buruna kalırlar.
Soğuk ortamlarda kalanların yapması gereken ilk şey vücut ısılarını korumaktır. Vücut ısısı düştükçe ölüm tehlikesi de artmaya başlar. Buzla kaplı Arktik ve Antarktik bölgeler, yarı kutup bölgelerindeki Tundralar ve Taygalardaki rüzgârlar havanın çok daha soğumasına neden olur. Ilıman iklimlerdeki ıslak (karlı ve yağmurlu) soğuk havalar, hava sıcaklıklarını daha da düşürerek ölümcül koşulların bir araya gelmesini sağlar.
Soğuk ortamlar doğal olarak besin bulabileceğimiz kaynakların kıt hatta neredeyse hiç olmadığı bölgelerdir. Bu nedenle buralara seyahat edenlerin yiyecek ve malzeme planlamasını ona göre yapması gerekir. Vücudunuzun sıcak kalması donmaya karşı en büyük silahtır. Ilıman bölgelerde ateş yakarak ısınmak kutuplara göre çok daha kolaydır.
Sıcak kalmak ve vücudunuzu soğuktan korumak için giysilerinizin çok iyi olması gerekir. Çünkü soğuk ortamlar hata affetmezler. Ayrıca ağaçlık alanlar da diğer alanlara göre daha avantajlıdır. Çünkü ateş yakmak için odun bulunabilir. Sadece ateş yakma olanağı bile yaşama şansını çok artırabilir.
Kara ve deniz buzullarına sahip kutup bölgeleri olan tundralar ılıman alanların dışında kalan tipik soğuk ortamlardır. Bu alanlardaki topraklar sürekli bir soğuk havanın etkisindedir ve donmuş vaziyettedirler. Tundralarda genellikle kuzey ülkelerinde rastlanan, yapısına likenlerin de katıldığı bodur ot toplulukları bulunur. Ilıman kuşağın kuzeyinden kutuplara doğru yaklaşıldıkça ormanların yerini, bodur çalılar ilekarayosunlarıvelikenlerdenmeydana gelen tundralar alır. Tundralar yılın dörtte üçünden uzun bir süre karlarla örtülü kalır. Kar çok fazla olmayabilir ama ısı çok düşüktür.
Tayga ise yüksek dağlık alanları çevreleyen ormanlara verilen isimdir. Coğrafik olarak Kuzey Yarım Kürede tundraların güneyinde bulunan bitki örtüsü sınırından başlar, Sibirya'da tundranın bittiği yerde Tayga başlar. İklim çok soğuktur ve ormanlar bataklıklarla kaplıdır.
Hangi soğuk ortamda olursanız olun. Isı kaybı çeşitli şekillerde oluşabilir. Terleme, kalitesiz giyecek, iyi beslenememe ve yeterli sıvı almama nedeniyle enerji kaybı, bunlardan sadece birkaçıdır. Aşırı efordan kaçınmak önemlidir çünkü terleme yoluyla ciddi bir sıvı ve enerji kaybı meydana gelir. Terleyen yerleri iyi korumak, soğukla temasını önlemek, baş ve ayakları iyi korumak donmanın önemli tedbirlerindendir.
Vücut ısısını korumak için iç, orta ve dış katman giysi prensibini unutmamak lazımdır. Sıcaklık cildin soğuk havayla teması sonucunda hızla kaybolur. Giysiler ve ayakkabılar ıslak olduğunda vücut normalden çok daha hızlı üşür. Bu nedenle giysilerin mutlaka kuru kalması veya kuru kalacak özelliklere sahip olması gerekir.
Sıcaklık, cildin daha soğuk bir yüzeye iletilmesi yoluyla doğrudan temas yoluyla da kaybolur; özellikle ıslak olunduğunda,vücut ısısı kaybolmaya başlar. Bu durumda vücut ısısı normalden 25 kat daha hızla kaybedilir. Bu nedenle yalıtımlı ve suya dayanıklı kıyafetler giymeniz ve kuru kalmanız önemlidir. Soğuk havalarda akciğerler alınan nefeslerden etkilenebilir. Bu nedenle burnunuzu ve ağzınızı kar maskesi ile kapatmak lazımdır. Böylece hava ısınarak akciğerlere gidecektir.
Yapılan araştırmalar dünyada hayatın devam ettiği en soğuk yerleşim yeri olarak Rusya'da bulunan Oymyakon köyünü gösteriyor.. Köyde sadece 500 kişi yaşıyor. Köyde ocak ayında sıcaklık -50 derece civarında seyrediyor. Burada görülen en düşük hava sıcaklığı - 71 derece civarında. Köyde sadece bir okul ve bir sağlık merkezi var. Soğuk nedeniyle köyde kış aylarında elektronik cihazlar ve otomobillerin kullanılması oldukça zordur.
Bu zor koşullarda yaşamayı belki Akdeniz'de deniz kenarında bir köyde yaşayanlar beceremeyebilir. Ancak burada yaşayanlar yüzlerce yıldır bu koşullara adapte olmayı başarmışlardır. Bu durum aslında insanoğlunun her koşulda yaşama tutunmak için nasıl mücadele ettiğini en güzel kanıtıdır (Şekil 6.6.a ve b ).

Şekil 6.6: a,b: Dünyanın en soğuk yerleşim yeri Oymyakon (Rusya)

Dünyadaki en büyük ve en tehlikeli yırtıcılardan biri olan kutup ayısı Kuzey Kutbunda yaşamaktadır. Bu olağanüstü canlı hem bölgede yaşayanlar için hem de bölgeye turistik amaçlı gidenleri için büyük bir risktir. Zorlu koşullarda yaşam mücadelesi sadece insanlar için değildir. Hayvanlar da soylarının tükenmemesi için büyük mücadeleler vermektedirler.
Kutup ayılarının da av kaynakları hızla tükenmektedir. Değişen çevresel koşullar bu olağanüstü hayvanların yaşama tutunmalarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle hareket eden her canlıyı av olarak gören kutup ayıları, çevresinde bulunanlar için büyük bir tehlikedir. Bu hayvanların saldırıları ise genellikle ölümcüldür. Bu nedenle kutup ayılarının bulunduğu bölgelere gidenlerin rehberlerin tavsiyelerini çok iyi dinlemeleri ve kendi başlarına hareket etmemeleri gereklidir.
Su ortamları diğer ortamlar gibi eğlenceli ama tedbirsiz davranılınca da son derece tehlikeli ortamlardır. Suda yaşam mücadelesi vermek diğer ortamlara göre daha çok zordur. Bir feribot kazasından bir balıkçının denizde kaybolmasına kadar çok geniş bir alana sahiptir. Su yaşam kaynağımız olduğu kadar yaşamımızı olumsuz da etkileyebilir. Donarak, boğularak sele kapılarak, suda timsahlara veya köpekbalıklarına yen olarak yaşamımızı kaybedebiliriz. Aslında su yaşam kaynağımız olduğu kadar, hayatımızı her ortamda olumsuz etkileyebilecek bir potansiyele de sahiptir. İnsan hayatı- ile tatlı su arasındaki yaşamsal ilişki suyun önemini göstermektedir. Su olmazsa ölürüz ama suyun bol olduğu ortamlarda su yüzünden hayatımız da kaybedebiliriz. Dünya'nın yüzeyinin yüzde 70'i tuzlu su ile kaplıdır. Su ortamları rüzgârlara sahip okyanuslardan sıcak tropik denizlere, göllerden büyük nehirlere kadar oldukça geniş bir alanı kaparlar
Güçlü fırtınaların, kasırgaların yaşandığı okyanuslardan sıcak tropik denizlere kadar uzanan geniş bir aralığa sahiptir. Okyanuslarda veya denizlerde başımıza bir şey geldiği zaman yaşamınız akıntılara bağlıdır. Suyun içinde susuz kalmak çok zor bir durumdur. Denizlerde kaybolanların büyük bir çoğunluğu bu duyguyu yaşamışlardır. Rüzgârlar ve akıntılar hareketinizi yönetir, korunma sınırlıdır ve doğal kaynaklar neredeyse yoktur. Bu nedenle bir kara parçasına ulaşmak hayatta kalmak için en iyi umudunuzdur.
Kıyılar okyanus yaşamının büyük çoğunluğuna ev sahipliği yapar. Kıyılardan başlayan karasal alanlar kıyı şeridi ve gelgit kuşağı bölgesi ve daha da açığa giderek kıta sahanlığına ulaşabilir. Kıyılar; kum, kaya ve çakıl kumsalları, kumullar, falezler, haliçler, çamur yassıları, mangrov ağaçları, lagünler, yosun ormanları ve mercan resifleri gibi çeşitli özellikleri barındırırlar. Okyanuslar hem riskli hem de yaşama şansını da veren alanlardır. Okyanuslar tüm dünyadaki tuzlu suyun % 92 sini oluştururlar.
Okyanuslarda doğal kaynaklar neredeyse sıfırdır, bu nedenle doğaçlama barınak veya yer belirleme sınırlıdır. Basit bir deniz tutması bile denizdeki yaşamınızı olumsuz olarak etkileyebilir. Çünkü susuz kalırsınız. Karaya ulaşamayacağınız yerlerde sadece yağmur suyu veya arıtılmış deniz suyu içebilirsiniz. İdrar içmek veya tuzlu su tüketmek, sadece su kaybı oranınızı artıracaktır. Karaya veya bir gemiye ulaşmak kurtulma şansınızı büyük ölçüde artıracaktır. Bir okyanusta veya denizde akıntıya kapıldığınızda nerede olduğunuzu biliyorsanız yaklaşık olarak dalgaların sizi nereye götüreceğini de tahmin edebilirsiniz.
Denizde sağ kalma şansınız tamamen sizin hazır olmanıza bağlıdır. Eğer hazırsanız denizde uzun süre direnebilirsiniz. İyi bir hazırlık bu direnme süresini daha da artıracaktır. Bu nedenle şunları göz önünde bulundurun:
Tatlı sudan dolayı çok riskli bölgeler değildirler. Ancak ormanlardaki bataklıların su ve çamurdan oluşması, göllerde boğulma, güçlü nehirlerden akan suların oluşturduğu sellere kapılma her yıl sıkça görülen olaylardır. Su ile ilgili korunma yöntemleri sırası geldiğinde anlatılacaktır.
Her okyanusta köpekbalıkları vardır ama tropik sularda olanlar en saldırgan olanlardır. Bazı köpekbalığı türleri insana da saldırabilir.